Tavuklar ve Kartallar
Gözlerini açmadan, başucunda bulunan cep telefonuna ulaştı. Sabahın köründe deli gibi çalıyordu. Bu vakitte kim? Hiç saygıları yok mu bu insanların diye geçirdi içinden. Tek gözünü açtı ekrandaki yazıyı görmek istedi. Cep telefonu karanlıkta yanıp sönüyordu. Pazartesi sabahı olmuştu. Dün gece kurduğu saat onu sıcak yatağından kaldırıyordu. Arayan kimse yoktu. Tuşlara bir kaç kez basıp, kafasını yastığın altına koydu, yorganı üstüne çekti, cep telefonuna sırtını dönüp gözlerini sıkıca kapadı. Yine bir iğrenç hafta başıydı. Bir kaç dakika yatakta durduktan sonra aniden kalktı. Ümitsiz ve yorgun omuzlarla banyoda yüzünü yıkadı, elbise dolabından en temiz gömleğini seçti. Ütüleyip ütülememe konusunda kararsız kaldı. Sonra kravatını taktı, yerdeki Cuma gününden kalan çoraplarını giydi. Sahne giysileri nerdeyse tamamdı. Elleri yüzüne gitti, sakalları ellerine batacak kadar uzamışlardı. Ceketini çıkardı, kravatını gevşetti, köpüğü hızlıca yüzüne sürdü, dikkatsizce traş oldu. Acele ile ceketi